Bölgesel konuların çözümünde her zaman diyalog içinde olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bu defa Astana’da düzenlenecek olan Şangay İşbirliği Örgütü Liderler zirvesinde bir araya gelmeye hazırlanıyor.
Erdoğan Kazakistan’ın başkenti Astana’da 3-4 Temmuz’da gerçekleştirilecek ŞİÖ Devlet Başkanları Konseyi 24’ncü toplantısına katılacak. Erdoğan’ın yanı sıra zirveye, üye ülkeler Kazakistan, Çin, Rusya, Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan, İran, Hindistan ve Pakistan’dan devlet ile hükümet başkanları ile gözlemci ve diyalog ortağı olan Belarus, Moğolistan, Azerbaycan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ile Türkmenistan liderleri de katılacak.
Erdoğan Putin ne sıklıkta görüştü?
Zirvenin en önemli görüşmelerinden bir tanesinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında gerçekleşmesi bekleniyor. İkili lider en son 2023 yılının Eylül ayında Soçi’de yüz yüze bir araya gelmişti.
2016 yılında Türkiye’de gerçekleşen darbe girişimi sonrasında yoğunlaşan diyalog kapsamında iki lider 30 defa yüz yüze, 29 defa ise telefon ile görüştü. Yüz yüze gerçekleşen görüşmelerin 12 tanesi Rusya, 8 tanesi Türkiye, 10 tanesi ise farklı ülkelerde oldu. Yüz yüze görüşmelerin yıllara dağılımı ise şöyle: 2023’te 1, 2022’de 4, 2021’de 1, 2020’de 3, 2019’da 5, 2018’de 7, 2017’de 6, 2016 darbe girişiminin ardından ise 3 kez. İki lider 2024 yılı içinde ise 4 defa telefon ile görüşme gerçekleştirdi.
‘Öncelikli başlık Suriye olacak’
Astana’da gerçekleşecek olan zirve kapsamında bir araya gelmesi beklenen Erdoğan ve Putin’in ajandasında hangi başlıkların yer alacağını Sputnik’e değerlendiren Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doç. Dr. Levent Ersin Orallı şunları söyledi:
“Astana’da gerçekleşecek olan Şangay İşbirliği Örgütü zirvesinde Sayın Erdoğan ve Putin’in bir araya gelerek konuşabileceği oldukça yoğun bir gündem var. Her bir meselenin derinlemesine ele alınmasının mümkün olmadığı gerçeğini vurgulamakta fayda var. Bununla beraber masaya gelebilecek çok önemli konu başlıkları olduğu gerçeğinin bilincindeyiz. Bunlardan ilki Suriye meselesi olacaktır. Suriye’nin toprak bütünlüğü çerçevesinde Türkiye’nin uzun zamandan beri masaya koyduğu olası çözüm önerileri Erdoğan ve Esad’ın görüşme sürecini beraberinde getirebilir. Türkiye’nin temel güvenlik kaygıları Rusya’ya aktarılacağı ve Moskova heyetinin bu konudaki duruşunu açık bir şekilde gözlemleneceği kanaatindeyim. Türkiye defalarca Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana olduğunu vurguladı. Özellikle Suriye’nin içişlerine karışmak gibi bir niyetinin olmadığı vurgusunu yaptı. Bunula birlikte Suriye’de Esad yönetiminin büyük oranda Moskova ve Tahran yönetimleri ile birlikte hareket ettiği ya da hareket etmek zorunda olduğu gerçeği, Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkilerde Suriye’nin temel gündem meselesi olmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Türkiye açısından Suriye noktasında; bir güvenlik meselesi, iki güvenlik açısından terör yapılanması PKK/YPG’nin bölgeden tamamen temizlenme konusu, üç Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölgenin coğrafi olarak genişlemesi ve rejimin de desteklediği alanlarda çok daha güçlü bir refah koridoru yaratılması hususu ve aynı zamanda Türkiye’nin göç ve göçmen politikalarında eli rahatlatacak yeni bir adımın atılması Türkiye’nin temel talepleri olarak masaya gelecektir. Uzun yıllardan beri geçici koruma statüsü altında bulunan Suriyelilerin, Türkiye’nin gönüllü ve onurlu geri dönüş bağlamında, vedalaşma vaktinin geldiği özellikle kamuoyunun temel hassasiyet noktalarının başında gelmektedir. Bundan kaynaklanarak Erdoğan-Putin görüşmesinde bu konu doğurgudan bu şekilde gündeme gelemeyebilir. Ama güvenli bölgedeki iklimin bir miktar daha kuvvetlendirilmesi, İdlib’de, Afrin’de, Azez’de ve Halep kırsalında çok daha büyük çaplı bir refah koridorunun yaratılması ve hava sahasına o bölgede hakim olan Rusya’nın bu bağlamda Türkiye’nin stratejisine destek olması Türkiye’nin temel talebi olacaktır. Bu hem güvenlik sorununu çözecek, aynı zamanda bölgede barınma meselesi ve iktisadi yaşamın günlük olarak çok daha yönetilebilir bir kalkınma modeline dönüşmesini beraberinde getirecektir. Bu durum Türkiye’nin göç ve göçmen politikaları bağlamında elini kuvvetlendirecektir. Güvenlik sorunu, barınma ve iktisadı sorunu çözersek, bunların her birinin tamamlanması siyasi angajman meselesi olacaktır. Erdoğan Putin görüşmesinden temel beklenti, bir adım sonra Suriye’de siyasi çözüm adına Erdoğan ile Esad’ın siyasete bir iletişim kurması olacaktır. Derinlemesine olmasa dahi bir temas kurmasının önündeki engellerin aşılması noktasında olacaktır.”
Astana’da gerçekleşecek olan görüşmede ikinci başlığın ise Ukrayna Savaşı olacağına dikkat çeken Doç Dr. Orallı sözlerine şu şekilde devam etti:
“Astana’daki zirvedeki temel konu Suriye olmakla birlikte, şüphesiz bir diğer konu Rusya-Ukrayna savaşında Türkiye’nin pozisyonu olacaktır. NATO’nun İsveç ve Finlandiya genişlemesinin ardından Polonya sınırına yapmaya gayret ettiği yığınak meselesi gündeme gelecektir. Türkiye defalarca çok daha büyük çaplı bir çatışmanın ve savaşın bölgede küresel manada geri dönülmez zararların beraberinde getireceğini vurgulamıştır. Bu vurgunun Putin tarafından dikkate alındığında kanaatindeyim. Üçüncü dünya savaşı söylemlerinin kol gezdiği bir ortamda, bölgede Türkiye ile Rusya’nın içinde bulunduğu strateji yakınlaşma sürecinin sürdürülebilir olması, Türkiye’nin batı kampında yer alan ülke olması tanımının yanında, denge politikasını doğru zamanda, doğru ilişkiler bağlamında, yakın komşuluk ilişkisinin çok daha ötesinde derinleştirmeyi planladığını görmekteyiz. Özellikle gerek enerji arzı itibarı ile gerekse enerji nakil hatlarının güvenliği bağlamında, Türkiye, Rusya açısından asli güvenilir limanlardan bir tanesi olarak ortaya çıkmaktadır. Rusya-Ukrayna savaşındaki pozisyonumuzdan bağımsız olarak, Rusya’nın ağır ambargolar süreci Türkiye ile ilişkilerin çok daha önemli boyuta evirildiğini gözlemekteyiz. Zirvenin Suriye konusundan sonra en önemli konularından bir tanesi bu olacaktır. Türkiye stratejik otonomi çerçevesinde önemli bir denge politikası yürütüyor. Ve bu politikasından taviz vermemeye yönelik çok kuvvetli demeçler ve adımlarla bu süreci geliştirmektedir.”
‘ŞİÖ Türkiye ilişkileri gündeme gelecek’
Türkiye’nin Şangay İşbirliği Örgütü ilişkilerinin de iki liderin gündeminde olduğunu belirten Orallı şunları söyledi:
“Bu zirvede konuşulacak üçüncü konu Türkiye’nin Şangay İşbirliği Örgütü ile olan diyaloğu ve bunu bir gümrük birliği süreci ile Avrupa Birliği bağlamında müzakere etmeyi planladığı iktisadi çerçeve ile bağdaşlaştırma gayretidir. Gerek Çin’in gerekse Rusya Türkiye’yi bu iktisadi ittifak çerçevesinde görmeyi istediğinin bilincindeyiz. Türkiye ise AB ile içinde bulunduğu gümrük birliği yapısında açık bir şekilde yeniden müzakere edilecek bazı başlıklar oluşturmuş vaziyette. Türkiye’nin dış ticaret açığının kapanabilmesi ve yeni ihracat alanları oluşturabilmesi adına Şangay İşbirliği yapısının öneminin ne denli bilincinde olduğu gereceği Putin’e de aktarılacaktır.”
‘Libya başlığı ele alınacaktır’
İki liderin gündeminde Libya’nın da olacağını belirten Doç Dr. Levent Ersin Orallı “Dördüncü husus Libya’da yaşanan olaylar olacaktır. Türkiye ile Rusya Libya’da dönem dönem farklı gruplara destek oldular. Bu gerçeğin farkından fakat çatışmasızlık bağlamından ortak bir zeminde buluşan iki ülkenin Libya’nın toprak bütünlüğünün korunması seçimlerin güvenli ortamlarda gerçekleşmesi bağlamında da şüphesiz önemli bir istişareye kısa süre içinde olsa imza atacaktır.” İfadelerini kullandı.
‘İsrail-Filistin meselesi de gündemde olacak’
İsrail’in Gazze’de uyguladığı orantısız güç ve soykırımında gündeme geleceğini belirten Dış Politika Uzmanı Orallı açıklamalarına şöyle devam etti.
“Beşinci konu ise uzun zamandan beri uluslararası kamuoyunun gündemini en çok meşgul eden Filistin meselesi olacaktır. Şüphesiz her iki devlette çatışmaların sona ermesi, soykırımın önlenmesi, İsraillinin orantısız güç kullanımın durdurulması adına bir çaba ortaya koymaktadır. Türkiye’nin özellikle BM ve Uluslararası hukuk nezdinde ortaya koyduğu çabalar Putin ve Moskova yönetimi tarafından taktir ile karşılanmıştır. Filistin konusunda katliamın önlenmesi, Netanyahu’nun durdurulması ve siyasi güvenlik ve hukuksal sürecin tanımlanması noktasında Türkiye ve Rusya’nın ortaya koyacağı ortak çabanın önem arz edecektir. Bu zirveden bir takım sürpriz kararların çıkabileceği, sürpriz görüşmelerin olabileceği ama hemen hemen tamamının var olan kriz noktalarından çözüme dair bir olumlu sinyal içereceği görüşümü paylaşmak isterim.”
haber-golbasi.com.tr